21 Eylül 2008 Pazar

FENERBAHÇE: 3 - Gençlerbirliği: 0

Fenerbahçe'miz, moralsiz olduğu, oyuncularının büyük bir bölümünün sakat olduğu, seyircilerinin gitmeye başladığı maçta Gençlerbirliği'ni 3-0 yenerek TARAFTARlarına merhaba dedi.

İlk devreye başlarken seyircilerin tribünlerden uzaklaşması ile 12. adamın maça dönmesi nicelik eksikliğe rağmen nitelik artışı sahada farkediliyordu. Ayrıca sahada yeralan Fenerbahçe'nin çok eksik kadrosu, Aragones'in birkaç maçtır çok net bir şekilde uygulatmaya çalıştığı taktiği aynen sahaya yansıtırken bunu takımımızın büyük bir ekip olduğunu göstererek devreye başladı. Kalede geçtiğimiz yıl Asya 1. Lig'de kiralık oynamış olan Genç Milli kalecimiz Volkan heyecanlı görünse de son yaşadıklarından sonra kendine güvenini iyice kaybeden Volkan Demirel'den daha güvenli bir duruş sergiledi. Savunmada oynayan Önder ise özellikle tecrübesi ile "Yıllarca hizmet verecek genç oyunculara mı kredi tanıyalım? yoksa tecrübeli bir oyuncu ile bu maçlarda hatasız oyunu mu garanti olsun?" sorusunu kafamıza taktı. Ayrıca Roberto Carlos'un Uğur Boral'la arasını düzeltmiş olması ve Uğur Boral'a yaptığı abilik sol kanadımızın rahatlamasını sağladı. Uzatmayalım, Fenerbahçe'miz ilk yarıya değişmiş kadrosuna rağmen yine aynı taktiği ve oyunu ile başladı. Presle rakibi karşılayan takımımız kısa paslarla orta sahada çalışarak, hücumda da oyunu kanatlardan oynayarak hem seyir zevki verirken hem de gole dönük oyunuyla umutluydu. Güzel oyunu Alex'in attığı tek golle süslerken takımımızda özellikle Guiza'nın son vuruşlardaki hataları hırslı oyunundaki tek negatif yandı.

İkinci devreye, ilk devredeki 1-0'lık avantaj ile başlayan takımımız giderek rahatladı, rahatladıkça daha iyi bir oyun, daha iyi oynadıkça daha da rahatlama gözlendi. İkinci devre oyuna aldığımız oyuncularla giderek oyunu açan takımımız Aragones'in kafasında kurguladığını tahmin ettiğimiz Avrupa Şampiyonası'ndaki İspanya Milli Takımı'nın güzel oyununu sergilemeyerek maçı 3-0 kazandı.

Maçla ilgili olarak mutlaka konuşulması gereken;
Takımımızda oynayan Emre Belözoğlu'nun henüz Fenerbahçe'ye alışamadığı gözleniyor. Maçın ilk devresinde elle oynadığı pozisyonda, hakeme elle oynamadığını hem de ısrarla söylemesi, yaptığı sert fauller, hakeme itirazlar, hakemle gereksiz diyalogların Fenerbahçe'de olamayacağını birilerinin kendisine anlatması gerekli. Özellikle Galatasaray'dan alışkın olduğu "Ben rakibe ne kadar sert vurursam vurayım, kart görmem; Hakeme terbiyesizlik yapabilirim, Rakip oyuncular topu önüme bırakacaklardır" gibi düşüncelerin Fenerbahçe'de oynadığı zamanlarda hakemler tarafından kuralların izin vermeyeceği kadar ağır cezalandırılacağını birisinin anlatması lazım...

Takımımız tek paslarla, çalım atmadan, hızlı, tempolu bir oyunu ısrarla deniyor ve birçoğu yedek olmasına rağmen bu maçta da başarı ile uyguladı. Bu taktiğin rakipler tarafından bozulabilmesinin iki yolu var: Oyuncularımızın yapacakları hatalar (ki bu hatalar, dün akşam genellikle yedek oyuncularımız sahada olmasına rağmen çok azdı.) ve rakibin sert (kural dışı) oyunu. İlk ihtimalin oluşmadığını gören Gençlerbirliği kural dışı hareketleri ile Fenerbahçe'yi sindirmeye çalışsa da Fırat Aydınus'un desteğine rağmen bunu başaramadı. İşin acı tarafı ise, Fenerbahçe taraftarlarının artık hakemin yaptığı tüm hareketlere kanıksayarak bakmasıydı. Yani Fenerbahçe'miz hakem sahada kuraldışı ne yaparsa yapsın, Fenerbahçe kazanmak zorunda mı? Hayır... Zaten Fenerbahçe'nin gücünü hakemlerin (sadece) hata yaptıkları Şampiyonlar Ligi'nde görüyoruz. Bu seyircilerin ne dediklerini önemseyen var mı o zaman?

Önümüzdeki hafta daha da iyi bir Fenerbahçe ile görüşmek üzere...

Not: Anketimiz sona erdi. Katılım gösterenler dediler ki, bu sene Guiza'ya özellikle çok güveniyoruz. Bir de Burak'a karşı bir umut gözleniyor. Zaten özellikle Guiza da bu TAKIMIN bir parçası olduğunu sadece 5 maçla gösterdi. Katılımınıza teşekkürler. Yeni anketimize fikirlerinizi bekliyoruz...

Kökten Ulaş BİRANT

Hiç yorum yok: