29 Eylül 2008 Pazartesi

Sivasspor: 2 - FENERBAHÇE: 1 (Maç Sonucu)

FENERBAHÇE'miz Dinamo Kiev ile Şampiyonlar Ligi'nde oynayacağı maç öncesinde Sivas deplasmanından da puansız döndü.

Maça başlarken takımımızdaki başka bir takımda olsa şampiyonluğa oynayacak bir alay futbolcumuz eksiğe rağmen hakem olarak atanmış olan Bünyamin GEZER dışında bir korkusu olmayan bir grup taraftar olarak umutsuzduk aslında. Kalede genç Volkan, önünde 3. yedek stoperimiz Önder (katılmasak da Aragones'in fikrine göre Edu'nun sakatlığında oynayan Yasin ve Can'ın yedeği olarak kadroda duran Önder), önlerinde sol kanadı eksik (Uğur Boral'sız) orta sahada göbekten saldırmayı düşünen bir fikir, forvet arkasında sakat olduğu santra ile her halinden belli olan ve amacı rakipte korku yaratmak ve duran top kullanmak olan Alex ve yedeği kalmayan ve heryere koşturmaktan dili dışarıda kalan Guiza. Bu kadar eksikle yedek kulübesi geçen sene gibi kalan (ve geçtiğimiz sene bu yüzden çok eleştiri alan) bir Fenerbahçe... Bu kadar soruna rağmen bir de Sivasspor gibi bir takımın karşısına, hele ki deplasmanda çıkıyorsanız korkmanız lazım. Ama taraftarın aklında Dinamo Kiev maçı, küçük de olsa Gezer korkusu dışında bir çekince yoktu nedense. Ama Gezer korkusu bile maça güvenle bakmayı engellemiyordu?

İlk devreye Sivasspor ile kedi-fare gibi oynayan bir Fenerbahçe olarak çıktık. Bu kadar soruna rağmen, Sivas gibi güçlü bir rakip ile bu kadar iyi oynayan bir Fenerbahçe herkesin moralini yerine getirdi ki, taraftar gibi sanırım Fenerbahçe'li futbolcular da bunun rahatlığına kapılacaktı. Devre boyunca çok rahat oyununu bir de golle süsleyen takımımız tüm kontrolü elinde bulundurarak Alex'in tek yapması gerekeni (mükemmel duran top organizasyonları) yapması ile bir de öne geçmeyi başardı. İlk yarıyı bu şekilde tamamlayan takımımız ikinci yarıya goller umuduyla başlayacaktı.

Hazırlanan mükemmel taktikteki tek eksik nokta, belki de hızlı oyunda ihtiyaç olacak (ikinci yarıdaki kontraataklarda) Kazım'ın ilk devrede oynaması, ilk yarıdaki göbekten oyun, uzaktan şutlar fikrine uygun Burak'ın hızlı oyun gereken ikinci yarıda oyuna almak olabilirdi. Tabiki burada medya kuruluşların ve Fenerbahçe'li seyircilerin aksine rakibe parantez açmak gerekiyor mutlaka. İlk yarıda bunu farkedememeleri ne kadar büyük hata ise ikinci yarıda farkederek düzeltmeleri de o kadar takdire değerdi. Başta maç boyunca top ayağına gelse bile her zamanki hareketlerinden uzak olacak Alex'den o kadar korkmayarak bazı oyuncularını boşa çıkaran TD Uygun, ayrıca kanatları kullanmadığımızı da görerek göbekten Maldonado ve Selçuk'u kilitleyerek topu ileriye taşıma yollarımızı basitçe kesmiş oldu. Bu hamlelere kontra yapma şansı malzeme olarak mümkün olmayan Aragones ise zaman geçirmeye ve fiziksel direnci yukarıya çekmeye yönelik hamleler ile maçı bitirmeye çalışsa da bu hamleler Sivas'ın çok beceri isteyen golleri ve Sn. Gezer'in ilk yarıdaki gibi hakemlik değil, sahaya HAKİMLİK isteği ile çıkışı sonrasında başarılı olamadı. Hakemimizin başarılı (!) hamleleri ile Fenerbahçe'li oyuncuların zaten çok zor durumdaki fizik ve mental güçleri ikinci yarıda başarıyla düşürülürken, acı olan bu hamlelerin yapılması değil, taraftarlarımızın da artık Fenerbahçe'li oyunculara büyük bir acımasızlık ile yapılan saldırılara katılmalarıydı. Türkiye'deki tüm takımlar en fazla hatalar ile uğraşırken, bizim oyuncularımız kasıtlı hamlelere karşılık vermeden yaşamalı, bir de bunları bahane etmeden seyircilerini mutlu etmeliler?

Dinamo Kiev maçına bu durumun sirayet etmeyeceğini biliyorum. Nerede bildiğimi sormayın. Futbolcularımızın gözlerinde bunu gördüm. Sahada GEZEN birileri de olmadığına göre artık bu kadar eksiğe rağmen sanırım sonucu siz de görebilirsiniz... İyice bakın siz de göreceksiniz. Salı akşamı için herkese iyi eğlenceler...

Kökten Ulaş BİRANT

24 Eylül 2008 Çarşamba

Dernek üyelerimize DUYURU

İzmir FENERBAHÇELİLER Derneği Üyelerinin dikkatine...

1. Dernek üyelerimize özel olarak Powerguard firması tarafından bir kampanya düzenlenmiştir. İzmir FENERBAHÇELİLER Derneği üyesi olarak 385 YTL + KDV olarak sunulan Araç bakımı hizmetleri dernek üyelerimize yanlızca 250 YTL + KDV bedel ile sunulacaktır...


Pakete dahil olan hizmetler:

  • Powerguard Boya Koruma
  • Döşeme Koruma Sistemi
  • Anti-Bakteriyel Detaylı İç Temizlik
  • Motor Koruma Sistemi
  • 6 ay sonra yapılan Koruma İşlemlerini kontrol etmek amacıyla yapılacak Check-up

Kısa bir süre geçerli olacak bu fırsattan yararlanmak için, lütfen firma ile görüşünüz...

POWERGUARD
Anadolu Cad. No:29-31
Bayraklı / İzmir
Tel: 0232-498 88 00 / 0232-498 88 39 (Dahili:233)

Not: Kampanya dahilinde firmadan alınacak hizmet karşılığı ödeyeceğiniz bedelin 30YTL'si Powerguard tarafından "İzmir FENERBAHÇELİLER Derneği Dar Gelirli Öğrencilere Destek Kampanyası" na bağışlanacaktır.

2. FENERBAHÇE Spor Kulübü ve Milli Eğitim Bakanlığı'nın ortak düzenlediği "BİR ÖĞRENCİ DE SEN GİYDİR!" kampanyası dahilinde İzmir derneğimizin de desteği beklenmektedir. Kilis ve Van illerine bağlı okullardaki desteğe ihtiyacı olan öğrencilerimize maddi ve manevi destek olmak amacıyla düzenlenen bu kampanyaya tüm üyelerimizi katılmaya çağırıyoruz. Fenerium ve çeşitli firmalar tarafından hazırlanan kırtasiye malzemesi ve çeşitli kıyafet içeren paketler ile lütfen BİR ÖĞRENCİ DE SİZ GİYDİRİN...

Kampanya hakkında bilgi almak ve destek olmak için, aşağıdaki numaraları arayabilirsiniz.
Ayfer AKYAÇIN
Tel: 0532 3813730
Tel: 0232 4214132

Tüm üyelerimize ve misafirlerimize duyurulur...

21 Eylül 2008 Pazar

FENERBAHÇE: 3 - Gençlerbirliği: 0

Fenerbahçe'miz, moralsiz olduğu, oyuncularının büyük bir bölümünün sakat olduğu, seyircilerinin gitmeye başladığı maçta Gençlerbirliği'ni 3-0 yenerek TARAFTARlarına merhaba dedi.

İlk devreye başlarken seyircilerin tribünlerden uzaklaşması ile 12. adamın maça dönmesi nicelik eksikliğe rağmen nitelik artışı sahada farkediliyordu. Ayrıca sahada yeralan Fenerbahçe'nin çok eksik kadrosu, Aragones'in birkaç maçtır çok net bir şekilde uygulatmaya çalıştığı taktiği aynen sahaya yansıtırken bunu takımımızın büyük bir ekip olduğunu göstererek devreye başladı. Kalede geçtiğimiz yıl Asya 1. Lig'de kiralık oynamış olan Genç Milli kalecimiz Volkan heyecanlı görünse de son yaşadıklarından sonra kendine güvenini iyice kaybeden Volkan Demirel'den daha güvenli bir duruş sergiledi. Savunmada oynayan Önder ise özellikle tecrübesi ile "Yıllarca hizmet verecek genç oyunculara mı kredi tanıyalım? yoksa tecrübeli bir oyuncu ile bu maçlarda hatasız oyunu mu garanti olsun?" sorusunu kafamıza taktı. Ayrıca Roberto Carlos'un Uğur Boral'la arasını düzeltmiş olması ve Uğur Boral'a yaptığı abilik sol kanadımızın rahatlamasını sağladı. Uzatmayalım, Fenerbahçe'miz ilk yarıya değişmiş kadrosuna rağmen yine aynı taktiği ve oyunu ile başladı. Presle rakibi karşılayan takımımız kısa paslarla orta sahada çalışarak, hücumda da oyunu kanatlardan oynayarak hem seyir zevki verirken hem de gole dönük oyunuyla umutluydu. Güzel oyunu Alex'in attığı tek golle süslerken takımımızda özellikle Guiza'nın son vuruşlardaki hataları hırslı oyunundaki tek negatif yandı.

İkinci devreye, ilk devredeki 1-0'lık avantaj ile başlayan takımımız giderek rahatladı, rahatladıkça daha iyi bir oyun, daha iyi oynadıkça daha da rahatlama gözlendi. İkinci devre oyuna aldığımız oyuncularla giderek oyunu açan takımımız Aragones'in kafasında kurguladığını tahmin ettiğimiz Avrupa Şampiyonası'ndaki İspanya Milli Takımı'nın güzel oyununu sergilemeyerek maçı 3-0 kazandı.

Maçla ilgili olarak mutlaka konuşulması gereken;
Takımımızda oynayan Emre Belözoğlu'nun henüz Fenerbahçe'ye alışamadığı gözleniyor. Maçın ilk devresinde elle oynadığı pozisyonda, hakeme elle oynamadığını hem de ısrarla söylemesi, yaptığı sert fauller, hakeme itirazlar, hakemle gereksiz diyalogların Fenerbahçe'de olamayacağını birilerinin kendisine anlatması gerekli. Özellikle Galatasaray'dan alışkın olduğu "Ben rakibe ne kadar sert vurursam vurayım, kart görmem; Hakeme terbiyesizlik yapabilirim, Rakip oyuncular topu önüme bırakacaklardır" gibi düşüncelerin Fenerbahçe'de oynadığı zamanlarda hakemler tarafından kuralların izin vermeyeceği kadar ağır cezalandırılacağını birisinin anlatması lazım...

Takımımız tek paslarla, çalım atmadan, hızlı, tempolu bir oyunu ısrarla deniyor ve birçoğu yedek olmasına rağmen bu maçta da başarı ile uyguladı. Bu taktiğin rakipler tarafından bozulabilmesinin iki yolu var: Oyuncularımızın yapacakları hatalar (ki bu hatalar, dün akşam genellikle yedek oyuncularımız sahada olmasına rağmen çok azdı.) ve rakibin sert (kural dışı) oyunu. İlk ihtimalin oluşmadığını gören Gençlerbirliği kural dışı hareketleri ile Fenerbahçe'yi sindirmeye çalışsa da Fırat Aydınus'un desteğine rağmen bunu başaramadı. İşin acı tarafı ise, Fenerbahçe taraftarlarının artık hakemin yaptığı tüm hareketlere kanıksayarak bakmasıydı. Yani Fenerbahçe'miz hakem sahada kuraldışı ne yaparsa yapsın, Fenerbahçe kazanmak zorunda mı? Hayır... Zaten Fenerbahçe'nin gücünü hakemlerin (sadece) hata yaptıkları Şampiyonlar Ligi'nde görüyoruz. Bu seyircilerin ne dediklerini önemseyen var mı o zaman?

Önümüzdeki hafta daha da iyi bir Fenerbahçe ile görüşmek üzere...

Not: Anketimiz sona erdi. Katılım gösterenler dediler ki, bu sene Guiza'ya özellikle çok güveniyoruz. Bir de Burak'a karşı bir umut gözleniyor. Zaten özellikle Guiza da bu TAKIMIN bir parçası olduğunu sadece 5 maçla gösterdi. Katılımınıza teşekkürler. Yeni anketimize fikirlerinizi bekliyoruz...

Kökten Ulaş BİRANT

18 Eylül 2008 Perşembe

Porto: 3 - FENERBAHÇE: 1 (Maç sonucu)

Fenerbahçe'miz moral bulmak için gittiği Portekiz deplasmanından puansız döndü: 3-1.

Son Hacettepe maçının sonucu ve olayları nedeniyle yoğun bir gündemden uzaklaşan Fenerbahçe'miz aradığı huzuru Portekiz'de de bulamadı. İlk devreye başlarken herhangi bir savunma planı, hücum planı, top hakimiyeti, vs. herhangi bir konuda planı olmadığını hissettiren takımımızda özellikle ortasahanın oyuna hakimiyet kuramaması ve top yapamaması neticesinde savunmamız ağır bir baskı yiyeceğimizi düşünmüyorduk. Özellikle stoper mevkinde topla oynama becerisi yüksek Edu'nun ve Önder'in sakatlığı neticesinde aynı tipte (kesici) iki stoperle çıkmak zorunda olmanın dezavantajını orta saha oyuncularının desteği ile çözemeyen takımımız yoğunlaşan Porto baskısına dayanamayarak arka arkaya 2 gol yedi. 2. gol sonrasında ortasahanın savunmaya daha fazla destek vermeye başlaması ve Guiza ile Alex'in özellikle soldan gelen Uğur Boral ile ataklar yapmaya başlaması sonucunda Porto'nun geriye yaslanması ile takımımız yoğun baskıdan kurtuldu. Porto'nun özellikle bu durumda maçtan kopması ile Fenerbahçe'miz düzene girmiş gibi görünse de devre arasına ikinci devre için umut vaadeden tek konu, Aragones'in taktisyen tarafı idi.

İkinci devreye başlarken ilk devre boyunca aksayan Selçuk'un yerine yeni transferimiz Josico ile giren takımımız Maldonado veya Josico'nun sırayla savunmaya top çıkartmakta yardım etmesi üzerine bir çözüm getirmeye çalıştı. Devrenin ilk 5 dakikasında özellikle Porto takımının devreye çekinerek girmesi ile de sistemi başarıyla çalışan takımımız, Edu, Semih, Tümer, Vederson, Önder, Deniz ve Tümer'in sakatlıklarına bu maç için aynı bölgede oynayacak son kişi olan Josico'nun da sakatlığı ile takımı ayağa kaldırmaya başlayan bu taktiğinden de vazgeçmek zorunda kaldı. Uzun zamandır bu bölgede oynamamış olan genç oyuncumuz Burak'ı sahaya alan teknik direktörümüz, taktiğin değişmemesini öğütlemişse de oyuncularımızın yetenekleri ölçüsünde mükemmellerin oynadığı Şampiyonlar Ligi'nde ikinci takımını sahaya çıkarmış bir büyük takım olarak Porto karşısında sahada kaldı. Maç öncesinde ve içerisinde yaşanan tüm sorunlara rağmen beraberliği sağlayacak, hatta öne geçecek fırsatlar yakalayan takımımız bu fırsatları değerlendiremeyince maçı 2-1 kaybedecek diye üzülürken 2. golü bulma fırsatını kaçırdığımız bir anda 3. golü yiyerek deplasmandan 0 puanla döndük. Arsenal'in Kiev deplasmanında 2 puan kaybetmesi ile kaybımızın kardan kayıp haline gelmesi Şampiyonlar Ligi için teselli idi.

Maçın başlarından itibaren kalecimiz Volkan, Uğur, Yasin başta olmak üzere oyuncularımızda ağır bir moral bozukluğu ve özgüven kaybı çok net bir şekilde belli oluyordu. Moral bozukluğu ve takıma güvensizliğin tecrübeli oyuncularımızda da (Roberto Carlos, Alex, Emre, gibi) sinir bozukluğu ile kendini göstermesi ise diğer oyuncularımızın da oyuna dönmelerine izin vermedi. Maç boyunca sahada yeralan 14 oyuncumuzdan Guiza ve Maldonado bariz birşekilde diğer oyuncularımızdan başta sakinlik, çaba, istek ve oyun kalitesi ile öne çıkarken diğer 12 oyuncumuzun çeşitli nedenlerle bu oyuncularımıza çok uzun süre destek olamamalarına rağmen takımımızın Porto gibi önemli bir deplasmandan sadece 3-1'lik bir yenilgi ile dönmesi, sevindirici bile kabul edilebilirdi. Son not olarak eklemek gerekirse, önümüzdeki maçlar için küçük bir tüyo da tecrübeli oyuncularımızın maç sonuna doğru takıma sahip çıkmaya başlamaları ile özellikle genç oyuncularımızdaki özgüven sorununa pozitif etkisi olmaya başlaması idi. Maçın sonunda oyuncularımızın birbirini suçlamak yerine birbirini teselli etmeye başlaması ve üzüntüleri, önümüzdeki maçlar için takımımızdaki tek sorun olarak görünen "takım olma" sorununun çözülmeye başladığına işaretti.

Cumartesi akşamı Gençlerbirliği karşısında Fenerbahçe'mizin artık sezona başlaması dileğiyle...

Saygılarımızla...

16 Eylül 2008 Salı

Kısa Kısa




_FENERIUM Yaz İndirimi devam ediyor... FENERIUM'da 2008 Yaz sezonuna ait ürünler %40 indirimle satışta... İzmir'deki FENERIUM mağazaları:

http://www.fenerium.com.tr/general/FirmPages.aspx?pageContentID=7370


Tarif:

Fenerium Alsancak: Sevinç Pastanesi arkasında (Kordon'a doğru)

Fenerium Bornova: Bornova Forum içerisinde. (Ege Üniversitesi arkasında). Kipa'nın karşısında...

_Türkiye Ligi İspanya'da. Maçlarımızın yurtdışında talep edilmemesi ile ligimizin kalitesi ve tanınırlığının tartışılır hale geldiğini her zeminde dile getiren yönetimimizin ileri görüşlülüğü bir kez daha ispatlandı. FENERBAHÇE'mizin başarıları ile bu sene İspanya'da Türkiye Ligi maçları TV'de gösterilmeye başlandı. Aragones'in takımımıza katılımı, kaliteli oyuncularımız, son senelerdeki başarılarımız ve taraftar gücümüz ile Avrupa'da merak edilen takım olan FENERBAHÇE'mizin maçları artık İspanyol seyircilerle buluşacak.


_FENERBAHÇE'miz Portekiz'e gitti. Çarşamba akşamı Porto karşısında Şampiyonlar Ligi ilk maçına çıkacak takımımız Portekiz'de. 18 kişilik oyuncu kafilesi ile Porto'ya giden takımımızda ilk 11 için sakatlıkların düzelmemesi nedeniyle değişiklik beklenmezken ülkesinden geç döndüğü için Hacettepe kadrosunda yeralamayan Lugano'nun özellikle morali bozuk olan Can yerinde formasını alması şaşırtıcı olmayacak. Hacettepe maçındaki orta saha direncinin yine sağlanabilmesi ve sakatlarımız düşünüldüğünde tahmini onbirimiz şöyle; Volkan - Gökhan/Lugano/Yasin/RCarlos - Kazım/Josico/Maldonado/Uğur - Alex - Guiza

Hacettepe maçının moral bozukluğu ile giden takımımızın alışkın olduğu ortamda yeniden kendini bulacağına inanıyoruz.

13 Eylül 2008 Cumartesi

Hacettepe: 2 - FENERBAHÇE: 1 (Maç Sonucu)

Fenerbahçe'miz Şampiyonlar Ligi'nde Porto karşısına çıkacağı maç öncesinde 3. hafta karşılaşmasında Hacettepe'ye 2-1 mağlup oldu.

Maça yüksek tempo ve sıkı bir disiplin ile başlayan takımımız ilk 11'de direkt oynayacak 6 oyuncusundan yoksun oluşunu bize ilk dakikalarda unutturdu. (Gerçi maçın sonunda bu büyüklüğün cezasını kesen taraftarımız da çoktu...) İlk 20 dakikalık bölümde pek çok gol pozisyonu hazırlayan ve kullanamayan takımımız tüm taraftarları rahatlattı. Golü de bulduktan sonra hem hafta ortasındaki maçı hem de dengeli bir oyunun yeteceğini düşünen takımımız bu kez de maça etki etmesi gerektiğine inanan bir kişinin Hacettepe'nin sert oyununa müdahale etmemesi sonrasında iyice oyundan düştü. Devrenin son dakikalarında sentetik çimin farkını bir an unutan önce savunma oyuncumuz Can, topu rakibinin önüne bırakırken sonrasında kalecimiz Volkan yine bu unutkanlığının bedelini ayağının kayması ile ödedi ve devre Hacettepe'nin attığı gol ile 1-1 sona erdi.

İkinci devre sahanın özelliğini yeniden hatırlayan takımımız sahaya daha iyi yayılsa da kritik noktalarda doğru hamleleri yapamamanın bedelini kale önünde kaçırılan 3-4 net gollük pozisyon ile ödedi. Galibiyet amacıyla yüklenen Fenerbahçe için yapabileceği tek taktiği deneyen Hacettepe ise bir hızlı atağında topu kurtarmaya çalışan Can'ın ikinci pozisyonunda golü kendi ağlarına gönderdi. Hafif sakatlığı bulunan Gökhan'ın yerine giren Önder'in iyi oyununa rağmen Kazım-Burak, Uğur Boral-Gürhan değişikliklerinin işe yaramadığı maçta 2-1 sona erecek diye düşünürken Mustafa Kamil Abitoğlu'nun maçı sadece mağlubiyet ile bitirmemize izin vermeyecek olmasını düşünmemiştik. Standart bir pozisyonda kalecimiz Volkan'a sarı kart vererek penaltı düdüğü çalması, maç boyunca verdiği tüm kararları "yorum hatası" sayacak medyanın bile görmezden gelmesi mümkün olmayan bir çalışmaydı.

Penaltı pozisyonunda gol olmayacağını iddia eden Volkan'ın dışarıya giden penaltı sonrasında hakeme "Yukarıda, Allah var" demesi 2. sarı karta ve kamil hakemimize göre kırmızı karta nedendi. Ancak pozisyon sonrasında aynı tepkileri gösteren Roberto Carlos'a bir türlü kart gösterememesi ise görevini yapmış olmanın huzuru veya Roberto Carlos'u atabilecek kadar kendi kararına güvenememesi olarak yorumlanabilir. Ancak maçın mağlubiyet ile sonuçlanmasında neden olmayı başaran hakemimiz ligin sonraki maçına etki etmeyi de başardı. Takımımız özellikle iyi (kuralları uygulamaya çalışan) bir hakem ve biraz daha konsantre olduğu bir durumda karşısında takım durmayacak 24 kişilik bir takım olduğunu bu maçta gösterirken maçın puansız tamamlanmış olması puan üzerinden çalışan mesya mensuplarımızı sevindirdi...

Mağlubiyet nedenleri;
*Hacettepe kalecisi (eski Fenerbahçe kalecisi) Recep'in mükemmel oyunu
*Başta kalecimiz Volkan olmak üzere oyuncularımızın zeminin özelliğini sürekli olarak unutmaları
*Lugano, Edu, Semih, Deivid, Emre gibi direkt 11, Tümer, Wederson gibi oyunu çevirmek amacıyla kenardan girebilecek oyuncuların eksikliği
*Hakemin sert oyuna müsade etmesi (özellikle Alex'in yediği omuz darbelerine). (Maçın sonundaki pozisyonu mağlubiyete neden olmasa bile hakemliği yapamadığına dair neden olabilir?)
*Oyuncularımızın "Nasılsa atarız" psikolojisi...

Çarşamba akşamı, salonu yeniden düzenlenen ve herşeyiyle yenilenen İzmir FENERBAHÇELİLER Derneği lokalimizde Şampiyonlar Ligi'ne (ligimize) hoşgeldin maçında görüşmek üzere...

Kökten Ulaş BİRANT

11 Eylül 2008 Perşembe

TÜRKİYE: 1 - Belçika: 1 (Maç Sonucu)

2010 Dünya Kupası Eleme Grubu 2. maçımızda Belçika ile evimizde 1-1 berabere kalarak hanemize 3 puan olarak kaydettiğimiz bir maçta 2 puan kaybetmiş olduk...

Maça kendinden emin, rahat başlayan takımımız taraftarın da kendinden emin tezahüratları ve oyuncularımızın taktikten bağımsız atakları ile maçta organize gol bulabilme görüntüsünden uzaktı. Belçika'nın duran toptan bulduğu golde, Belçika'nın belki de Vincent Kompany ile birlikte ismi bilinen 2 oyuncusundan birisi olan Wesley Sonck'un kafa topuna çıkışına en yakın savunma oyuncumuzun birkaç metre uzakta olması, kalecimiz Volkan'ın (belki de o dakikaya kadar gelen top sayısının 0 olması, belki de dalgınlığı neticesinde) konsantrasyon eksikliği ve tabi ki Sonck'un iyi kafa vuruşu önemliydi... Gol sonrası şuursuzca yaptığımız ataklarda bile Belçika savunmasının paniklemiş olması da aslında bu skorun normal olmadığını gösteriyordu.

İkinci devreye Kazım'ın yerine Mehmet Topuz'u alarak (Kişisel yorum olarak, 2 maçı üstüste iyi çıkarabilme konsantrasyonuna denk gelmediğim Kazım'ın, Ermenistan maçındaki iyi oyunundan sonra dün akşam oynamasının birşey vermeyeceği ne kadar açıksa, yine de bir umutla oyuna ilk 11'de başlatılması da o kadar mantıklıydı...) başlayan takımımız maçın ciddiyetini kavramış olarak özellikle orta sahamızın yapısının değişmesi ile göbekten ataklara başladı. Buradaki tek kaybımız, ilk devre heyecanlı olmasına rağmen iyi bir oyun çıkaran Çağlar'ın özellikle mentalite değişikliği (göbekten atak) sonrası işlevsiz hale gelmesi idi. Ancak bu sistem değişikliğimizi çabuk çözen Belçika özellikle (nedense Fenerbahçe rakipleri yaptığında "Ne yapalım, profesyonellik" sözü ile geçiştirilen?) futbolu bozmaya çalışan kötü niyetli hareketleri ve göbekte hızlı gömülerek çok da zorluk yaşamadı. Giderek agresifleşen takımımız, maçın hakeminin Belçika lehine dengesini kaybetmesine de sinirlenerek teknik direktörümüz başta olmak disiplininden tamamen koptu. Bu sırada bulduğumuz penaltı golü bile takımımızın dengeli, sistemli, sakin oyuna dönmesine yetmeyince, maçı kızgınlıklar, kavgalar ile 1-1 berabere tamamladık.

Geçtiğimiz maç yaptığımız yorumda takımımızın Ermenistan karşısında "büyük takım" formatında oynadığını ancak bunun anlamlı olup olmadığını Belçika karşısında anlayacağımızı söylemiştik. Bu maçta belli oldu ki, biz "Büyük Takım" olmuşuz. Ancak henüz bunu içimize sindirememişiz. Özellikle daha önce aynı klasmanda bulunduğumuz Belçika'nın karşımızda düştüğü durum bunu kanıtlarken, bizim bu durumu son derece lakayt karşılayıp, maç başlamadan galip geldiğimizi zannetmemiz bizim "Büyük Takım" olmayı henüz anlamadığımızı da gösteriyordu. Peki, tur atlayabilecek miyiz? Bu sinir, stres, düzensizlik ve hazımsızlık (Büyük olmayı hazmedememe) ile bir de rakibimizin İspanya olduğunu düşünürsek çooook zor görünüyor. Ancak çelişki gibi görünse de kazara Güney Afrika'ya gidebilmemiz durumunda bir sürpriz daha yapabilme ihtimalimiz de yüksek görünüyor.

Saygılar,

(Not: Bu arada Basketbol A Milli Takımımız'ın eleme maçlarından hiç bahsedemedik. Tüm maçları ayrı bir yazıda değerlendirecek olsak da Fransa'yı da çok güzel bir oyun ve skor ile yenen takımımız 3-0 ile turu geçmeye hem oyun olarak hem de galibiyet sayısı olarak çok yakın duruyor. Ukrayna karşısında (ki belki turu belirleyecek diye düşünebiliriz?) başarılar...

(Not 2: Fenerbahçe'miz Hacettepe karşısına Cumartesi akşamı çıkacak. Hazırlıklarınızı tamamlayın. Ankara, sesimiz geliyor mu? Hazır mısınız? FENERBAHÇE GELİYOR!!!)

Kökten Ulaş BİRANT

7 Eylül 2008 Pazar

Ermenistan: 0 - TÜRKİYE: 2 (A Milli Futbol)

Süper Lig'e araverilen 2 haftalık dönemde, A Milli Futbol Takımımız Dünya Kupası'na katılma yolunda grup maçlarına 2-0'lık deplasmandaki Ermenistan galibiyeti ile başladı.

Fenerbahçe'mizden kalede Volkan, sağ bekte Gökhan, orta sahada Emre ve forvette Semih'in yeraldığı ilk onbirimiz, ilk devrede etkisiz bir oyun oynarken özellikle ortasahada Mehmet Aurelio'nun sağlam oyunu ile rakibini orta sahada durdururken, ortasahada Emre ve Tuncay'ın, hücumda da Mevlüt'ün savruk oyunu ile gole ulaşamadan ataklarını (biraz da kendi eliyle) başarısız tamamladı. Özellikle ilk devrede kanatlar yerine rakip savunmayı ortadan bozmaya çalışan takımımızda yakalanabilen birkaç şanslı pozisyonda da Mevlüt'ün şutları başarısız oldu.

İkinci devrenin başında biraz daha düzenli ataklarla ceza sahasına girmeye çalışan takımımızda Semih, Mevlüt yerine ileri uca çekilirken oyuna giren Kazım'ın sağ kanat, Arda'nın sol kanat bindirmeleri oyunu ceza sahasına iyice yığarken, bunalan Ermenistan savunmasının uzaklaştıramadığı bir top Tuncay ŞANLI'nın önünde kaldı. Middlesborough'da son haftalardaki başarılı oyununu da golle süsleyen eski oyuncumuz, performansının yükselişini düzgün ve sakin bir vuruşla ağlara gönderdiği top ile ilan etti. Sonrasında Ermenistan'ın orta sahada bir süre baskı yapacağını tahmin eden Millilerimiz oyuna giren Ayhan ile ortasaha direncini arttırırken, Semih'in attığı golle iyice rahatladı ve Ermenistan'ın iyice düşen gardı karşısında oyunu zorlamayarak 2-0'lık galibiyete razı oldu.

Özellikle ilk devredeki kötü oyunun ve 2-0'dan sonra rakibin üzerine gitmemenin nedeni olarak bozuk saha zeminini gösteren millilerimiz, özellikle maç boyunca zayıf rakibi karşısında sakin ve düzenli oyunuyla uzun zamandır ilk kez "zayıf rakip karşısındaki büyük takım" görüntüsü çizdiler. Ve bu görüntü sonrası alınan galibiyet de görüntünün gerçeği yansıttığını ispatladı. Artık klasman atladığını tahmin edebileceğimiz takımımızın önceki dönemde aynı klasmanda yeraldığı Belçika karşısında alacağı başarılı sonuç bu hislerimizi kuvvetlendirecektir.

Çarşamba akşamı Atv'den de canlı yayınlanacak TÜRKİYE - Belçika maçının Türkiye'nin en iyi stadı olan stadımız Şükrü SARAÇOĞLU'nda oynanacağını hatırlatıyor, İstanbul'lu misafirlerimize "İzmir için de bağırın!" isteğimizi yineliyoruz. Lütfen orada tüm Türkiye'yi temsil edeceğinizi unutmayın, bizim için de BAĞIRIN!

Saygılar...

5 Eylül 2008 Cuma

FBTv yeni sezonu açtı...

Başkanımız FBTv'de
Başkanımız Sn. Aziz YILDIRIM, 14.09.2008 Cuma günü 14:00'da FBTv'de FBTv Genel Müdürü Sn. İhsan TOPALOĞLU'nun konuğu olacak. Programda yeni sezon ile ilgili hazırlıklar, transferler ve kulübümüzün çalışmaları ile ilgili bilgiler verecek başkanımız FBTv'de yeni sezonu değerlendirecek...

2F1B başladı.
Ferruh TANAY, Faik GENÇ ve Bedri BAYKAM yeni sezonu açtılar. Her hafta Salı akşamı 21:00'da taraftar gözüyle...

Futbol Dosyası açıldı.
Sevilen Fenerbahçe'li yazarlar Selçuk YULA ve Cem ARSLAN futbol dosyasını her Çarşamba 21:00'da açıyorlar...

Serbest Atış Zamanı...
Tüm sporları tüm dünyada takip eden Fenerbahçe'li olmasıyla övündüğümüz yazarımız Ebru KÖKSALDI ve Türkiye'de neler oluyorsa bilen ve yazmaktan çekinmeyen Hasan Ali ATASOY atışa başladı. Serbest Atış, her Perşembe 21:00'da...

Futbolu tarafsız gözle yorumlayan FENERBAHÇE taraflı yorumcularımızla FBTv yeni sezonu açtı...

Not: Bu ve benzeri FBTv Spor programları sayfanın altında bulunan "Takvim"imizde sürekli bulunacaktır.

2 Eylül 2008 Salı

Kısa Kısa...

_Golden Foot Roberto Carlos'un. Roberto Carlos, Roma kaptanı Francesco Totti, Juventus kalecisi Buffon gibi rakipleri geride bırakarak ödülünü Monaco Prensi II. Albert'dan aldı...
http://www.fenerbahce.org.tr/fb2008/detay.asp?ContentID=12922

_Fenerbahçe Dergisi Eylül Sayısı çıktı... Eylül sayısı, yeni transferimiz Emre Belözoğlu posteri hediyeli...
http://www.fenerbahce.org.tr/fb2008/detay.asp?ContentID=12911

_2F1B yeni sezona başladı. Fenerbahçe TV'nin sevilen futbol yorum programı 2F1B yeni sezonu açtı. Salı akşamları 21:00-22:30 arasında... (Programın tekrarı aynı geceyarısı 01:00-02:30, Çarşamba günü (Programın ertesi günü) 14:00-15:30 arasında) Yeni sezon için başarılar 2F1B

_Quaresma Inter'de. Şampiyonlar Ligi'nde rakiplerimizden Porto, önemli oyuncusu Quaresma'yı transfer döneminin son gününde Inter'e sattı.

_Yeni Anket. Sayfanın sağında yeni anketimizde fikrinizi belirtebilirsiniz: "Sizce bu seneki transferlerimizden hangisi daha önemli olacak?" >

...